Şehrin karmaşasından uzak, doğayla baş başa, keyifli bir yemek, yemyeşil doğanın içine yürüyüş kısacası, huzur dolu anlar geçirebileceğiniz bir yer Polonezköy.

Polonezköye gelmeden, etrafı çam ağaçları ve yeşilliklerle çevrili yollardan geçerken kendinizi bir anda İstanbul’un kalabalıklığı, gürültüsü ve curcunasından arınmış hissedersiniz. Köye hemen girişte sizi kilise ve katolik mezarlığı karşılar. Yüz metre kadar sonra köyün ufak meydanına geldiğinizde, burada kiralanmayı bekleyen atlarla karşılaşırsınız.

Orman içi parkurunda yürüyüş, kros, koşu, bisiklet, tesislerin spor sahaları ve salonlarında aletli jimnastik yapabilir, yüzme havuzlarından yararlanabilirsiniz. Milli parklar kapsamına alınan “Polonezköy Tabiat Koruma Alanı” mayıs ve haziran ayında en güzel mevsimini yaşıyor. Eğer “Ben sadece dinlenmek yeşilin ve doğanın tadını çıkartmak yani tembelliğin keyfini yaşamak istiyorum” diyorsanız, Polonezköy bir başka güzel oluyor.

1775 yılında Polonya devleti, Avusturya-Rusya ve Prusya tarafından bölünerek işgal edilmiş, Polonya’nın parçalanmasını kabul etmeyen Osmanlı İmparatorluğu bu alanı Polonyalı siyasi göçmenlerin sığınağı haline getirmiştir. Osmanlı İmparatorluğu 1856 yılında Kırım Savaşı’na girerken Polonya’dan kaçan asker ve siviller toparlayıp Osmanlıyla birlikte savaşa katılmışlardır. Savaş sonrasında Sultan Abdülmecit şimdiki Polonezköy’ün bulunduğu topraklara yerleşim izni vermiştir. Polonya’nın bölünmesini kabullenemeyen ve çeşitli ayaklanma ve çatışmalara karışan, birçok yöreden gelen göçmenler köye yerleşmeye başlamıştır. Önceleri Osmanlılarca Adamköy olarak anılan bu Polonya köyü, daha sonra “Polonez Karyesi” adını almıştır. Devlet burada yaşayan mültecilere 1894 vatandaşlık belgesi vermiş ve 1923 yılında köye Polonezköy adı verilerek etnik bir kimlik kazandırılmıştır. Ulaşım imkânları, coğrafî konumu ve güzel manzaraları sayesinde Polonezkoy bir tarım köyünden tatil köyüne dönüşmüştür. Polonezköy’de her yaz Polonezköy’ün Polonya ile olan bağlarını vurgulayan Polonezköy festivali düzenlenmektedir. Polonezköylüler, bu festivale katılan folklor gruplarını kendi maddi olanaklarını kullanarak davet etmektedirler.

Beykoz sırtlarındaki bu Polonyalılar köyü, geleneksel ve modern hayatı bir arada barındırıyor. Bugün birçok Polonyalı’nın yaşadığı köye gittiğinizde köyün iki asırdır anlatılan öyküsünü mutlaka dinleyin. Böylece Polonezköy’de üzerinde yürüdüğünüz toprakların neden çingeneler tarafından “Büyülü Topraklar” diye adlandırıldığını öğrenebilirsiniz. Tabii, Polonezköy’e gitmişken eski ev sahipleri ile sohbet edip onların çaylarını içmeden, hele bir de yoğurt, peynir ve özel yağ ile yapılan kahvaltının tadına bakmadan dönmemelisiniz.

Polonezköy’ü İstanbul’dan ayıran en büyük özelliği ise havası. İklim buralarda daha bir ılıman, kent merkezinden sadece bir saat uzaklıkta olmasına rağmen güneş sanki Polonezköy’ü yakından kucaklıyor. Bahar çiçekleri ise şimdiden dallarda kucak açmış bir şekilde sizi karşılıyor.

 

GÖRÜLECEK YERLER
Polonezköy’e gitmişken 1912 yılınde inşaatına başlanan kiliseyi mutlaka görün. Kilise papaz eviyle birlikte 1914 yılında bitirilmiş. Birinci Dünya Savaşı’nda Türk Ordusu, kiliseyi karargâh olarak kullanmış. 1918 yılında ise Adampollular binayı yenilemiş. Kilisenin yanı sıra Atatürk’ün Polonezköy’ü ziyareti esnasında kaldığı evi de görmeniz mümkün.

Polonezköy En İyi Restoranlar

  1. Green House Piknik: Polonezköy’ün en eski mekanlarının başını çeker. Kesinlikle kaliteden ödün vermeyen bir anlayışları var. Etleri, mezeleri, salataları, her şey organik, taze ve lezzetli. Hele bir de şefin hazırladığı baharatlı patates kızartması muhteşem.
  2. Leonardo Restaurant ve Cafe: Şahane bir tesistir. Havuzu, doğası, yemekleri 10 numaradır. Çimlere uzanıp, güneşlenmek ve hamak keyfi harikadır. Herkese tavsiye ederim. İstanbul’un cennet köşelerinden biridir.
  3. Polina Restaurant: Kahvaltısı oldukça zengin ve lezzetli. Pazar günleri kalabalık oluyor, bir parça beklemeyi göze almak gerekir. Kapılarının önünde dünya tatlısı iki Cho Cho köpekleri var.
  4. Hera Restaurant: Polonezköy’de kahvaltı denildiğinde karşınıza çıkan birkaç mekandan birisi. Serpme kahvaltı veriyor. Oldukça zengin bir kahvaltısı var.
  5. Beyaz Bahçe Restaurant: 250 kişiyi ağırlayabilen dekore edilmiş şöminesiyle ortaya çıkan bu restoran, nezih bir ortamda yemek yemek isteyenlerin ilk durağı olacaktır. 1000 kişi kapasiteli bahçe tarzlı bu restoranın mangal ve barbekü yapabileceğiniz bölümü de bulunmaktadır.